Her bireyin kalıtsal yapısı kendine özgüdür. Fakat bir türü meydana getiren, populasyondaki bireylerin tümüdür. Bu nedenle varyasyondan (bireysel değişikliklerden başlayarak, benzerlik sırasına göre, yukarı kategorilere gidilmelidir. Bu ilişki, sınıflandırmanın sistemi olarak bilinir. Benzerliklerin derecesini ve gerçekçiliğini araştırma, sistematiğin en önemli ve en zor kısmıdır. Bu nedenle böceklerde, tür ayırımı için, en gerçekci yol olarak eşeysel organların karşılaştırılması yöntemi kullanılır. Bunun için, bu karşılaştırmanın ilkeleri iyi bilinmelidir. Olanak bulunduğu zaman en iyi yöntem, populasyon olarak çalışmadır ve fosil formundan başlayarak, tüm yapısal ve ekolojik ilişkiler göz önüne alınmalıdır. En önemli konulardan biri de seçilen özelliğin kalıtsal yapıyı ne ölçüde yansıttığının ve bireylerin çiftleşmesinde rol oynayıp oynayamayacağının ortaya konmasıdır.
Daha önce de değinildiği gibi, sistematikte temel olan türdür ve tür, çeşitli varyasyonlar gösteren bireyler topluluğudur. Olanak bulunmadığı zamanlar bireyler tek tek göz önüne alınarak sistematik çalışma yapılır. Buna "Tipolojik Tür Tanımı" denir; güvenirliği azdır. Böceklerin bu kadar çok tür olarak verilmesinde, belki, çoğunluk tipolojik çalışma yönteminin yaygın olarak kullanılması yatmaktadır. İlk dikkat edilecek husus, eşeyler arasındaki yapısal farklar, bireysel yapı ve renk değişiklikleri, döller arasındaki yapısal farklılıklar ve ekolojik uyum sonucu ortaya çıkan bazı modifikasyonların saptanması olmalıdır. Doğal olarak en iyi yöntem, doğal koşullarda kendi aralarında verimli döllerin meydana getirilip getirilmemesine bakmaktır.
Son zamanlarda vücudun değişik kısımlarından ölçümler alınarak, özellikle bilgisayarda değerlendirmek suretiyle, akrabalığın ortaya çıkarılması yönünde bir eğilim vardır. Gerek bu yöntemle, gerekse kromozomların incelenmesi suretiyle, kesin sonuçlar alınıp alınamayacağı ya da kullanışlı olup olamayacağı tartışılmaktadır. Tüm bu değerler elde edildikten sonra, fosiller de göz önüne alınarak zaman boyutu içinde bir türün filogenik akrabalık şeması (üç boyutlu) çıkarılır. Böceklerin sistematiğinde ana gruplar olarak genellikle takımlar alınır (monofiletik kökenli oldukları için). Bunun yanı sıra bazı özellikleri biraraya toplama için üsttakım, üstfamilya vs. gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Üsttakımın-oidea son eki ile, üstfamilyanın oidea son eki birbirine karıştırıldığı için, kategorilerde de karışıklıklar ortaya çıkabilir.
Sistematikte Kullanılan Büyüklük Kavramlarının Açıklanması: Çoğunluk 0.2 cm.'den daha küçük olanlar çok küçük, 0.2-0.5 cm. olanlar küçük, 0.5-1 cm. olanlar oldukça küçük, 1-3 cm. olanlar orta büyüklükte, 3-5 cm. olanlar büyük, 5-8 cm. olanlar oldukça buyük, 8 cm. olanlar çok büyük, 20 cm. nin üzerinde olanlar dev olarak adlandırılırlar.
En küçük böcekler belirli kınkanatlılar (Trichopterygidae, 0.25 mm.), bazı parazit arılar yumurta parazitleri = Mymaridae 0.2 mm.), en büyük böcekler ise, bazı kınkanatlılar (Dynastinae, Cerambycidae, 15 cm.), bazı cadı çekirgeleri (Phasmidae, 30 cm.) ve fosil bir form olan, Karbon'da yaşayan Proodonata (Meganeura mony, kanat genişliği 75 cm.)'dir. İlkin böcekler büyük bir olasılıkla orta büyüklükteydi. Küçük boylu türlerin, yakın akrabaları olan büyük boylu türlerin ataları olma olasılığı çok zayıftır.
Böceklerin trakelerle solunum yapması (oksijen alınımını kısıtlamaktadır), onların çok fazla büyümesini sınırlamıştır. Büyüklüğün bir tür içinde değişmesi, bazı organların yapısının değişmesine de neden olabilir. Örneğin vücut küçüldüğünde, bileşik gözlerin ommatidiyum sayısında, kanat damarlarında, beynin oransal büyüklüğünde azalma, malpiki tüplerinde kısalma, bağırsak çapında artma, bağırsak epitelinde yassılaşma görülebilir. Sistematik olarak böceklerin ölçüsü verilirken, gerçek ölçüsünü yansıttığından emin olmak gerekir. İçinin doldurulması sırasında ya da kurutulduğunda, boy ölçüsünde, gerçek boyutlarından büyük sapmalar olabilir.