Araknofobisi olan insanların ismini duymaktan bile çekineceği bir hayvanın üzerine tartıştığımız bir fobidir. Örümcek. Anakrofobi ise basit haliyle örümcek korkusu anlamına gelir. Kimilerinin yazıyı okurken bile tüylerini ürpertecek hatta belki de kaşınmasına sebep olacak bu hayvanın besin zincirindeki yeri ise bizce tartışmalara kapalıdır. Her hayvan gereklidir ve özeldir. Yakından bakıldığında muazzam estetik bacakları, bedeninin üzerinde bulunan koruyucu minik tüyleri ve usta bir iplikçi gibi ağ örme becerisi göze çarpar. Ne kadar korkulursa korkulsun, örümceğin mitolojik hikayesini duyduktan sonra ona bir nebze saygı duymanız kaçınılmaz olacaktır.
Araknofobi kelimesinin kökeni olan Arakne bundan milyonlarca yıl önce Antik Yunanistan’da yaşamış çok ün kazanmış dokumacı bir kadındır. Arakne o kadar iyi işler çıkarır ki, halk onu devamlı övüp göklere çıkarır ve bu şımarmanın akabinde Arakne Tanrı’larla bile aşık atacak duruma gelir. Ördüğü her şey çok hafif ve yumuşacıktır. Bütün hayatı dokuma tezgahında dokuma yaparak geçmiş bu kadına bir gün bir yabancı ‘’İşinde bu kadar iyi olmanı belki de göklerin Tanrıçası Athena’ya borçlusundur. Şükür et.’’ der. Arakne ise karşılığında büyük burunluluk göstererek Athena’dan bile daha iyi örgü yapabileceğini, sahip olduğu bu yeteneğin tanrısal bir güç olduğunu, eğer Athena da isterse onunla aşık atabileceğini söyler.
Athena bu bahse hemen karşılık vererek bu kendini bilmez kadına dersini vermek ister. Böylece Arakne ve Athena’nın düellosu başlamış olur.
Anlaşma şöyledir: İkisi de aynı anda başlayarak balıkçı ağı örecek ve kimin ağı daha kuvvetli ve ipeksi olursa düelloyu kazanacaktır. Düelloyu kaybeden ise bir daha asla ipliğe ve dokuma tezgahına dokunamayacaktır. Athena rakibi Arakne’ye yarış başladığında biraz ek zaman verir, daha sonra o da örmeye başlar. Süre bittiğinde Arakne çıkardığı işten çok memnundur. Büyük, güçlü ve çok hafif bir ağ örmüştür. Bahsi kazanacağından neredeyse emindir. Ta ki Athena’nın çıkardığı işi görene dek.
Tanrıça Athena neredeyse dünyayı saracak büyüklükte ve ellendiğinde bile hissedilmeyen devasa bir ağ örmüştür. Bunu gören Arakne yaptığı şımarıklıktan utanır ve yakarmaya başlar. ‘’Lütfen Kraliçelerin Kraliçesi Athena! Ben dokuma yapmadan yaşayamam. Affet beni!’’
Fakat yaptıkları anlaşmayı değil Athena, Tanrıların en yücesi Zeus bile bozamazdı. Athena Arakne’ye acımış ve bir yol bulmuştur. "Peki." der. "Seninle anlaşmamızı bozamam belki ama seni bir hayvana dönüştüreceğim. Bu şekilde hayatın boyunca ağ örebilir ve mutlu olabilirsin. Sonsuza kadar yaşa ve mükemmel ağlar ör! Dünyayı ağınla kuşat!"
Böylece Athena Arakne’yi bir örümceğe dönüştürür ve hala bazı inanışlara göre Arakne aramızda yaşamaktadır. Gördüğümüz bir örümcek kendisi olabilir.
Bu mitolojik hikayede Arakne yenilmiş gibi görünse de aslında zanaatini sonsuza kadar sürdürebileceği bir hediye kazanmıştır. Athena kadar güçlü olmasını zaten bekleyemezdik fakat yaptığı işte gerçekten de becerikliydi. Ve bu becerisi insanlığa bir şekilde bahşedilmiş oldu. İnsanlık ise onun görünüşünden ve doğaüstü yeteneğinden çekindi ve görmekten bile korkar hale geldi. Bu hikayeyi okuduktan sonra örümceklere daha sıcak bakan insanlar oldu fakat ne yalan söyleyelim korku filmlerine dahi malzeme olmuş bu hayvanı sevmek çok kolay değil, çağlar boyunca da olmayacak.